Ben Duydum

Saikte Yanılma – Temel Yanılması

Saikte Yanılma – Temel Yanılması

Saikte Yanılma – Temel Yanılması

Tarafları sözleşme yapmaya yönelten çeşitli güdüler (saik/motif) bulunur.
Bunlar sözleşmenin hukuki anlamda sebebini oluşturmaz ancak bu güdüler, sözleşmenin yapılmasına yönelik iradenin oluşmasında etkili olabilir.

Evine bir hizmetçi alan ev sahibi, bu hizmetçinin belirli niteliklere sahip olduğunu düşünür.
Bir ev satın almaya veya kiralamaya karar verirken evin belirli yerlere (işvyerine, okula, pazara vs.) yakınlığı, bölgenin suçtan uzak ve güvenli olduğu, fiyatının uygunluğu gibi özelliklerini dikkate alır.

İç iradenin oluşumuna etki eden bu hususlardan bir veya birkaçında yanılgıya düşülmesi durumunda saikte yanılma denilen olgu gerçekleşmiş olur (TBK m. 32).

Kanun koyucu saikte yanılmanın ilke olarak esaslı yanılma (temel yanılması) sayılmayacağını öngörmüştür ancak yanılan, yanıldığı saiki iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kuralına uygun olarak sözleşmenin temeli sayması ve bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması durumunda saikte yanılma temel yanılmasına dönüşür.

Bu son koşul bakımından muhatabın saikte yanılmayı değil, saikin sözleşmenin temeli yapıldığını bilebilecek durumda olması aranır.

Yanılgı, sözleşme yapma arzusunun yani iç iradenin oluşmasına etkide bulunan bir konuda yapılmış olmalıdır.
Ev kiralarken çevrenin sakin ve mazbut olduğunu düşünen kiracı, mahallede uyuşturucu tacirlerinin veya fuhuş evlerinin bulunması halinde saikte yanılmıştır.

Tayininin çıktığı düşüncesiyle ev kiralamasına karşılık tayini çıkmamış olan veya başka bir yere tayin olan kimse de saikte yanılgıya düşmüştür.
Kiraya veren, kiracının tayini çıktığını düşündüğü için evi kiraladığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa bunun bir temel yanılması olduğu kabul edilmelidir.

Buna karşılık gelecekteki bir olaya ilişkin tahmindeki yanılma saikte yanılma değildir.

Örneğin bir hafta sonra tayininin çıkacağı düşüncesiyle kiralama yapan kişi, bir hafta sonra tayini çıkmazsa esaslı saik hatası hükmüne dayanarak sözleşmeyi iptal edemez. Bu durumda TBK m. 138’de düzenlenen aşırı ifa güçlüğüne ilişkin hükümler uygulanabilir.

Ayıp hükümleriyle yarışma.
Satış sözleşmesinde satılanın vadedilen niteliklerinin bulunmaması aynı zamanda malın ayıplı olması anlamına gelir.
Bu durumda yanılma ve ayıp hükümlerinin yarışıp yarışmayacağı tartışmalıdır.

Alıcı için daha avantajlı olan ayıp hükümlerinin uygulanması kısa ihbar sürelerinin kullanılmasına bağlanmıştır.
Ayıp hükümleri ile yanılma hükümleri arasında özel hüküm-genel hüküm ilişkisi bulunmadığından bu hükümlerin yarıştığı düşüncesinin daha isabetli olduğu kabul edilebilir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ