Ben Duydum

EKONOMİK KRİZLER VE İSTİKRAR POLİTİKALARI

EKONOMİK KRİZLER VE İSTİKRAR POLİTİKALARI

EKONOMİK KRİZLER VE İSTİKRAR POLİTİKALARI

Tarihsel açıdan bakıldığında, ülke ekonomilerinin sürekli belli bir seyir izlemediği, ekonomilerin genel görünümünde kısa dönemli dalgalanmalar veya uzun dönemli yön değişimlerinin yaşandığı görülmektedir.

Ekonomilerde yaşanan dengesizlikler son dönemlerde daha sık yaşanmaya başlamış, küreselleşme ve finansal serbestleşme ile birlikte söz konusu dengesizliklerin  ülkeler arasında yayılımı hızlanmıştır.

Ekonomik istikrarsızlığın nedenleri olarak; dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler, ülke içinde ortaya çıkan politik istikrarsızlıklar, yanlış makroekonomik politikalar ve ülke ekonomisindeki yapısal sorunlar sıralanabilir.

Ekonomik Krizler

Ekonomik krizler, reel sektör krizleri ve finansal krizler olarak iki ana başlık altında toplanabilir.

Reel krizler, mal ve hizmet piyasalarında ortaya çıkan, enflasyon veya durgunluk şeklinde kendini gösteren dengesizlikler ile üretim faktörleri piyasalarında meydana gelen ve istihdam düzeyini de etkileyen dengesizliklerden oluşmaktadır.

Finansal krizler ise, finansal piyasalarda finansal ataklarla ortaya çıkan ve ülkelerin para, bankacılık, borsa ve diğer finansal piyasalarındaki büyük çaplı   dalgalanmaları ifade eder.

Finansal krizlerin ortaya çıkmasında etkili olan faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

• Arz ve talepteki ani dalgalanmalar

• Sürdürülemeyen büyüme ve belirsizliğin artması

• Enflasyon ve enflasyonu düşürmeye dönük yanlış politikalar

• Firma bilançolarının bozulması

• Finansal serbestleşmeye erken geçiş ve deregülasyon

• Aşırı borçlanma, faiz oranlarının yükselmesi ve uluslararası sermaye hareketleri

• Kurdaki aşırı oynaklıklar ve yanlış kur politikaları

Finansal serbestleşme, bir ülkenin para, sermaye, bankacılık ve menkul piyasalarının uluslararası aktörlere ve yatırımcılara açılması, işlemlerin ve yurt dışına transferlerin serbestçe yapılabilmesidir.

Finansal Kriz Türleri

Finansal krizleri kaynağına göre borç krizleri, borsa krizleri, para krizleri ve bankacılık krizleri olmak üzere dört alt gruba ayırabiliriz.

Borç krizleri, bir ülkenin kamu veya özel kesime ait dış borçlarıyla kamunun iç borçlarını ödeyememe durumudur.

Özellikle kamunun bütçe açığına dayalı mali politikaları sonucu artan kamu kesimi borçlanma gereği bir taraftan reel faizleri yükseltirken, diğer yandan yeni borç bulma konusunda sıkıntılara neden olmaktadır.

Sonuçta borçların çevrilememesi, borç ertelemesi (konsolidasyon), borç takası gibi borçların yeniden yapılandırılmasına veya doğrudan ülkenin dış borçlarını ödeyemeyeceğini (moratoryum) ilan etmesine neden olmaktadır.

Borç krizleri için verilebilecek en iyi örnek, 2009 yılı sonunda Avro Bölgesi’nde başlayan 2010’da diğer ülkelere sıçrayan Avrupa Borç Krizidir.

Borsa krizleri, menkul kıymet borsalarında görülen aşırı dalgalanmalardır.

Dalgalanmaların kaynağı, mikro düzeyde borsada faaliyet gösteren firmaların yapılarındaki bozulmalar olabileceği gibi, siyasi krizler veya dünya piyasalarındaki hammadde ve emtia fiyatlarında aşırı hareketlilik gibi makroekonomik faktörler de olabilir.

Borsa krizleri için verilebilecek en iyi örnek ise 1929 Dünya Bunalımıdır (Büyük Buhran).

Para krizleri, ulusal paranın değerinde ortaya çıkan büyük çaplı dalgalanmaları ifade eder.

Uygulanan kur rejimi ile doğrudan bağlantılı olan para krizlerini ve krizin gelişimindeki süreçleri açıklayan farklı kriz modelleri geliştirilmiştir.

Dış ticaret dengesindeki açıklar, spekülatif davranışlar ve güven sorunu para krizlerinin temel sebepleridir.

Söz konusu kriz, ekonomide uygulanan kur rejimine de bağlı olarak kurda aşırı oynaklıklar, döviz rezervlerinde hızlı düşüş, faizlerde yükselme, kısa vadede büyük çaplı sermaye çıkışı, ithalat ve ihracat fiyatlarında değişim gibi önemli sıkıntılara neden olmaktadır.

Bankacılık krizleri, genellikle ‘banka paniği’ şeklinde bir ya da birkaç bankada ortaya çıkan yoğun fon çekilişleri şeklinde başlayıp kısa sürede diğer bankalara da sirayet ederek sistemik bir hal alan bunalım durumudur.

Bu krizler bazen sektör dışında gelişen ulusal ya da uluslararası makroekonomik istikrarsızlıklardan (dışsal sebepler), bazen de sektörün kendi iç dinamiklerinden
(içsel sebepler) ortaya çıkabilmektedir.

Bankacılık sektöründen kaynaklanan nedenlerin başında; yasal düzenleme ve denetlemelerdeki yetersizlikler, zayıf muhasebe standartları, bankaların varlık
ve yükümlülüklerinin vade yapısındaki dengesizlikler, ahlaki tehlike (istismar riski) ve ters seçim sorunları, bankaların sermaye yetersizliği ve ölçek sorunu, risk yönetiminin zayıflığı, kredi yoğunlaşması ile yüksek kamu açıkları gelmektedir.

Ayrıca, yukarıda bahsedilen kriz türlerinden ikisinin birlikte yaşandığı durumu ifade etmek için ikiz kriz, birden fazlası birlikte görüldüğünde ise çoklu kriz
kavramı kullanılmaktadır.

Ahlaki tehlike veya istismar riski, finansal piyasalarda borçlunun kullandığı fonları planladığı gibi kullanıp kullanmadığının alacaklı tarafından tespit edilmesi ve takibi ile ilgili bir sorundur.

Dolayısıyla finansal sözleşme sonrasında ortaya çıkan bir asimetrik bilgi meseledir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ