Ben Duydum

Sendikacılığın Tarihsel Gelişimi Türkiye’de

Sendikacılığın Tarihsel Gelişimi Türkiye’de

Sendikacılığın Tarihsel Gelişimi

Türkiye’de

Osmanlı’da sanayileşmenin Avrupa’da olduğu gibi hızlı bir şekilde gelişmemesi sendikalaşmanın ve sendikal faaliyetlerin de Avrupa’dan daha geç bir vakitte yaygınlaşmasına yol açmıştır.

Bu durumun ortaya çıkmasında sanayileşmenin yetersizliği yanında, devletin işçi örgütlenmelerine karşı olumsuz yaklaşımı ve işgücünün hem niteliksel hem de niceliksel bakımdan yetersizliği de etkili olmuştur. Netice olarak, Osmanlı’da 1908 yılına kadarki süreçte bireysel ve küçük çaplı bazı girişimlerin haricinde topyekûn ve dikkate değer bir çalışan örgütlenmesine rastlanılmamıştır.

1908 sonrasındaki dönemde ise, II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi sayesinde işçi örgütlenmesinde hızlı bir artış görülmüştür. Günümüzdeki anlamda ilk sendikalar da bu tarihten itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır.

Nitekim isminde sendika ibaresi bulunan ilk işçi örgütlenmesi Şark Demiryolları İşçileri Sendikası, 1908 yılının Eylül ayında kurulmuştur.

Her ne kadar devletin işçi örgütlenmelerine karşı olumsuz tavrı II. Meşrutiyetten önceki döneme göre daha yumuşak olsa da, tam anlamıyla bir serbestliğin olduğundan bahsetmek de mümkün değildir. Zira yine bu yılda çıkarılan Geçici Tatil-i Eşgal Kanunu ile birlikte belirli bazı sektörlerde sendika kurulması yasaklanmıştır.

1913 yılından Cumhuriyet’in kurulması ve sanayileşmenin hızlanmasına kadarki süreçte ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ve savaşta yaşanan nüfus kayıpları sebebiyle işçi örgütlenmelerinin yeterli ölçüde yayılma alanı bulamadığı görülmektedir.

Ancak devletin, sanayileşmeyi teşvik etmek ve yabancı yatırımcıları ülkeye çekebilmek adına işverenleri koruyucu bir takım yasal düzenlemeler yapmış olması, çalışan kesim arasında tepkiyle karşılanmış ve bunun neticesinde Cumhuriyet’in ilk İş Kanunu olan 3008 sayılı İş Kanunu yürürlüğe konulmuştur.

İlerleyen süreçte, tek parti döneminin sona ermesiyle birlikte, ilk Sendikalar Kanunu 5018 sayılı “İşçi ve İşveren Sendikalar ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun” yürürlüğe konulmuştur.

Söz konusu yasaların çıkması, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun nispeten daha iyi hale gelmesi ve nüfusun artması vb. etkenler neticesinde işçi örgütlenmelerine de rağbet artmıştır.

Türkiye’de sendikal örgütlenmenin gelişimini kategorize etmek ve dönemlere ayırmak gerekirse, temel olarak üç dönemden bahsetmek gerekmektedir; 1946-1960 kuruluş dönemi, 1960-1980
yükseliş dönemi, 1980 sonrası ise gerileme dönemi.

1961 Anayasası’nın sağlamış olduğu özgürlükçü ortam, sendikaların yayılma ve taban bulma açısından daha geniş bir hareket alanı elde etmelerini sağlamıştır. 1960’tan 1980’e kadarki süreçte yoğun işçi – işveren mücadelelerine şahit olunmuştur.

Ancak 80 darbesinden sonra, 1982 Anayasası ile birlikte, söz konusu özgürlükçü ortam önemli ölçüde ortadan kaldırılmış, sendikal örgütlenme de bu kısıtlamadan payını almıştır.

Zira 1982 Anayasası ile birlikte, sendikal örgütlenme özgürlüğünün önüne ciddi engeller konulmuş, toplumda da sendikal faaliyete karşı olumsuz bir algı oluşmuştur.

Hâli hâzırda, sendikalar örgütlenme ve üye sayısı bakımından 1960-80 arasındaki dönemden epeyce geridedirler.

Toplumda sendikalara karşı var olan olumsuz algı da, farklı sebeplerle de olsa, varlığını sürdürmektedir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ