Ben Duydum

İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatının Ülkemizdeki Tarihsel Gelişimi

İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatının Ülkemizdeki Tarihsel Gelişimi

İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatının Ülkemizdeki Tarihsel Gelişimi

Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı açısından yaşanan gelişimleri Osmanlı İmparatorluğu dönemi ve Cumhuriyet dönemi olarak ayırarak özetlemek olanaklıdır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümler içeren ilk düzenleme 1865 yılında yürürlüğe konulan ve madencilik alanında istihdam edilenleri ilgilendiren Dilaverpaşa Nizamnamesi’dir.
Nizamname’de madenlerde çalışanların barınmalarını sağlamak üzere işverence önlem alınması yükümlülüğü öngörülmüş, günlük çalışma sürelerinin on saat olarak
uygulanması ve işçilere dinlenme süresi verilmesi gibi iş sağlığı ve güvenliği ile yakından ilgili hükümlere yer verilmiş idi.

1869 yılında yürülüğe konulan ve yine madencilik alanında uygulanan Maadin Nizamnamesi ile de, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kurallara yer verilerek Dilaverpaşa Nizamnamesi’nde eksik kalan hususlar tamamlanmak istenmiştir.
Bu Nizamname ile işyerlerinde doktor bulundurulması yükümlülüğü getirilmesi önem taşımaktadır.

1876 yılında tamamlanan Mecelle’de de işverenin kusurlu olarak işçiye verdiği zararı tazmin etme yükümlülüğü gibi iş sağlığı ve güvenliği ile ilintili kimi düzenlemeler yer almaktaydı.
1921 yılında TBMM tarafından kabul edilen Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun ile madenlerde çalışma yaşı 18 olarak belirlenmiş, günlük çalışma süresi de 8 saat ile kısıtlanmıştır.

Yine, 1921 yılında kabul edilen, Zonguldak ve Ereğli Havzai Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafii Umumiyesine Olarak Füruhtuna Dair Kanun ile çıkarılan kömür tozlarının satılarak işçilerin yararına kullanılması öngörülmüş ve Amele Birliği adı altında bir birlik oluşturulmuştur.
1924 yılında kabul edilen Hafta Tatili Kanunu ile işçilere haftada bir gün dinlenme hakkı tanınmış, 1926 tarihli Borçlar Kanunu ile işçileri koruyucu düzenlemeler  öngörülmüş, 1930 tarihli Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile en az elli işçi çalıştırılan işyerlerinde hekim bulundurma zorunluluğu öngörülmüştür.

1936 tarihli ve 3008 sayılı ilk İş Kanunumuzda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak işçinin korunması bağlamında işyerinde önlem alınması gibi düzenlemelere yer verilmiştir.
1971 yılında yürülüğe konulan 1475 sayılı İş Kanunumuzda da iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir bölüme yer verilmiş, 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanumuzda ise 1475 sayılı kanuna oranla daha ayrıntılı hükümlere yer verilmiştir.

Ancak, iş kanunları ile getirilen güvence ve koruma yalnızca iş sözleşmesine tabi olarak çalışanları ve yalnızca bu iş kanunlarının kapsamına girenleri koruyucu nitelikte olduğundan, statülerine bakılmaksızın tüm çalışanları kapsamına alacak ayrı ve bağımsız bir kanun çıkarılması düşüncesinin ürünü olarak 2012 yılında 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe konulmuştur.

Nitekim, AB’nin ülkemize ilişkin ilerleme raporlarında da sıkça iş güvenliği mevzuatının kapsama alanının sınırlı olduğu vurgulanmakta ve bu durum eleştirilmekteydi.
2012 yılında yürürlüğe konulan bu kanunla iş sözleşmesine tabi olarak çalışanlar ve kamu görevlileri yanında diğer statülere tabi olarak çalışanlar da iş sağlığı ve güvenliği bakımından tek bir kanunun çatısı altında toplanmıştır.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ