Ben Duydum

Ortaklara borçlar sorun yaratabilir

Ortaklara borçlar sorun yaratabilir

Ortaklara borçlar sorun yaratabilir

Mart 2009

Şirketlerin ortaklarına borçları konusunda yeni bir düzenleme yapılması, milli ekonomi açısından da yararlı.

İşletmelerin faaliyetlerini sürdürmek için ihtiyaç duydukları makine, bina, mal, hak ve benzeri varlıkların, gerekli hizmetlerin ve her türlü yatırımın esas olarak iki temel finansman kaynağı mevcuttur; “yabancı kaynaklar (borç)” ve “öz kaynaklar (sermaye)”.

Sermaye koyarak şirkete ortak olan yatırımcılar, şirketin büyüme potansiyelini önemseyip, yatırdıkları parayı orta vadede kâr getirisi ile birlikte geri almayı amaçlarken; kredi verenler, büyüme potansiyeli yerine şirketin geçmişini ve sahip olduğu varlıkları önemseyip, anapara ve faizi kısa sürede geri almayı amaçlamaktadır.

Borçların belirli bir vadede geri ödenmesi gerekirken; sermayenin geri alınabilmesi için ya şirketin sermaye azaltımına gitmesi, ya da tasfiye işlemlerinin tamamlanması beklenmelidir.

Öte yandan, sermaye olarak konulan fonların şirket kâr elde etmeden hissedarlara gelir yaratması olanaksızken, borç olarak aktarılan fonlar şirket kâr elde etmese bile fon sahipleri için faiz gelirini garanti edebilmektedir.

Hissedarlar, şirketlerinin finansman ihtiyacını yukarıda belirtilen avantajlar nedeniyle bazen sermaye artırımı yerine, borç vererek karşılamayı tercih eder.

Özellikle aile şirketlerinde yıllarca sermaye artırılmamakta ve işletmenin sermaye ihtiyacı, ortakların gerektikçe şirkete koydukları paralarla karşılanmaktadır.

Ortak alacakları, öteden beri ortakların şirkete koydukları örtülü sermaye olarak değerlendirilmekte ve ortakların kurumların vergilendirilmiş kazancından kâr payı almak yerine, daha garantili olan faiz geliri elde etmek amacıyla bu yönteme başvurdukları ve bu şekilde vergi otoritesinin şirketten alması gereken vergi tutarının azaltıldığı ya da tamamen ortadan kaldırıldığı düşünülmektedir.

Ortakların borç olarak şirkete aktardığı fonların ne zaman örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi gerektiği konusunda, eski kurumlar vergisi kanununda yer alan ve çok fazla eleştirilen “borçlarla, kurumun öz sermayesi arasındaki nispetin emsali kurumlarınkine nazaran bariz farklılık göstermesi” şeklinde subjektif ölçü, yeni kurumlar vergisi kanununda yerini somut bir ölçüye bırakmıştır.

Yeni düzenlemede, şirketlerin ortaklarından aldıkları ve dönem başı öz sermaye tutarlarının üç katını aşmayan borçlanmaların örtülü sermaye kapsamında sayılmayacağı, dolayısıyla hissedarların şirketlerine verdikleri ve şirketin dönem başı öz sermaye tutarının üç katını aşan miktardaki borçların örtülü sermaye olarak değerlendirileceği ve örtülü sermaye kapsamındaki borçlar için hissedarlara ödenen her türlü faiz tutarının kâr payı sayılması ve vergilendirmenin buna göre düzeltilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Kaynak:
[http://www.fortuneturkey.com/haberde
tay.asp?news_id=525 (17.07.2012)]. 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ