Ben Duydum

Devletçi Sanayileşme Yılları (1)

Devletçi Sanayileşme Yılları (1)

Devletçi Sanayileşme Yılları (1)

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 10 yılında özel girişime dayanan liberal ekonomi politikası izlenmiş, özel sektör korunarak teşvik edilmiş ve sanayileşmede bu kesime öncelik verilmiştir.

Kamu kesimi 10 yıllık süre içinde, piyasa ekonomisinin çalışması için gerekli olan kurumsal ve yasal düzenlemeleri yapmış, demiryolu gibi önemli altyapı projelerinin gerçekleştirilmesini sağlamıştır.

Fakat o günkü ekonomik şartlar, sermaye yetersizliği, girişimci azlığı, nitelikli işgücü eksikliği, dış rekabet gibi sebeplerle özel sektör eliyle sanayileşmede başarıya ulaşılamamış ve sektördeki büyüme, diğer sektörlerin gerisinde kalmıştır.

Bu durumda devlet, bizzat kendisi kalkınma hamlesini başlatmak istemiştir.

Devletçilik politikası, sanayileşmeyi hızlandırmak için bir alternatif olarak doğmuş ve devlet öncülüğünde planlı sanayileşme hedef alınmıştır.

Atatürk, 1935 yılında İzmir Fuarı’nı açış konuşmasında, devletçilik kavramı ile neyi anlatmak istediğini zamanın İktisat Vekili Celal Bayar’ın ağzından ifade etmiştir.

Bayar, daha sonra bu tanımı, 1936 Ocak ayında toplanan Sanayi Kongresi’ni açarken yaptığı konuşmada da tekrarlamıştır.

Prof. Afet İnan, Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Planı 1936 isimli kitabında Atatürk’ün 1935 yılında yapmış olduğu devletçilik tanımını şöyle vermektedir:

“Türkiye’nin tatbik ettiği devletçilik… sosyalizm nazariyatçılarının ileri sürdükleri fikirlerden … tercüme edilmiş bir sistem değildir.

Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş … bir sistemdir. Devletçiliğin … manası şudur: Fertlerin hususi teşebbüslerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin iktisadiyatını devletin eline almak… Devlet … hususi teşebbüslerle yapılmamış olan şeyleri bir an evvel yapmak istedi ve görüldüğü gibi kısa zamanda
yapmaya muvaffak oldu…Bizim takip ettiğimiz bu yol, görüldüğü gibi, liberalizmden başka bir sistemdir…”

Atatürk, bir başka konuşmasında devletçilikle ilgili görüşlerini şu şekilde ifade etmiştir:

“Hülasa, bizzat takip ettiğimiz devletçilik, ferdi mesai faaliyetini esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumi ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde bilhassa iktisadi sahada devleti alakadar etmektir.”

Türkiye Cumhuriyeti’nde devletçilik ilkesini Başbakan İsmet İnönü, (1924’ten 1937’ye kadar Başbakanlık görevini aralıksız sürdürmüştür) 30 Ağustos 1930 tarihinde Kayseri-Sivas demiryolunu işletmeye açarken yaptığı konuşmada mutedil devletçilik olarak açıklamıştır.

Bu ilke, 1931 yılında toplanan CHP Üçüncü Kurultayı’nda kabul edilmiştir.

Daha sonra 1935’te CHP’nin programına girmiş, 5 Şubat 1937’de de Anayasa’ya konmuştur.

İnönü’nün bu konudaki görüşü şöyledir:

“Biz iktisadiyatta hakikaten mutedil devletçiyiz.

Bizi bu istikamete sevk eden bu memleketin ihtiyacı ve bu milletin fikri temayülüdür.

Memleketin ihtiyaçları için herkes ve her yer hazineden çare arar…

Devletçilikten büsbütün vazgeçip her nimeti sermayedarların faaliyetinden beklemeğe sevk etmek bu memleketin anlayacağı bir şey midir?”

1933-1937 yılları arasında Ekonomi Bakanlığı, 1937–1939 döneminde Başbakanlık yapan ve devletçi politikaların uygulanmasında en üst seviyede sorumluluk taşımış olan Celal Bayar’ın 1947 yılında yapmış olduğu konuşmasında devletçilik kavramı ile anladığı şudur:

“Almanya’da … Büyük Frederik örnek fabrikalar yapmak ve bunları ilk fırsatta müstahsillere mal etmek yolunu tutmuştu.

Yaptıklarını satar, yeniden fabrikalar kurarak onu da şahıslara devrederdi … Bu sistemin bizde de tatbiki verimli bir netice verir … Bizim devletçiliğimiz … ferdin
teşebbüsünü destekleyen… bir devletçiliktir.”

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ