Ben Duydum

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Kapsam Dışı Bıraktığı İşler ve İşyerleri Hakkında

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Kapsam Dışı Bıraktığı İşler ve İşyerleri Hakkında

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Kapsam Dışı Bıraktığı İşler ve İşyerleri Hakkında

Çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar da, İSGK’nun kapsamı dışında bırakılmaktadır.

Burada bir çalışan-çalıştıran (istihdam) ilişkisi bulunmadığından, çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanların kapsam dışında bırakılması yadırgatıcı değildir.

Zira, bir kimsenin tek başına bir meslek veya sanatı icra etmesi durumu söz konusudur.

2014 yılında, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda bir değişiklik yapılarak, “denizyolu taşımacılığı yapan araçların uluslararası seyrüsefer halleri” de kanunun kapsamı dışına çıkarılmıştı.

Ancak bu ibare, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiştir (AYM, 14.5.2015, 2014/177 E., 2015/49 K.). Bu kararda, deniz taşımacılığının kendine özgü koşulları nedeniyle İSGK’nun da öngörülen düzenlemelerin bu iş kolu açısından belli ölçüde farklılaştırılabileceği, ancak dava konusu kuralla uluslararası seyrüsefer hallerinin bütünüyle kanunun kapsamı dışına çıkarılmasının deniz
adamlarının uluslararası taşımacılık kapsamında açık denizlerde bulundukları sürece iş sağlığı ve güvenliği korumasından yararlanamamaları sonucunu doğurduğuna vurgu yapılmaktadır.

Böylece, 2012-2014 arası İSGK’nun kapsamında olan denizyolu taşımacılığı yapan araçların uluslararası seyrüsefer halleri, 2014 yılında yapılan kanun değişikliği ile kapsam dışına çıkarılmış, 2015 yılında AYM’nin iptal kararı ile birlikte yeniden kanunun kapsamına girmiştir.

İSGK’nun “kapsam ve istisnalar” kenar başlıklı 2. maddesi başka bir Anayasa Mahkemesi kararına daha konu olmuştur.
Hükümlü ve tutukluların İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun kapsamı dışında bırakılmasını öngören hükmün iptali talep edilmiş, ancak bu talep AYM tarafından reddedilmiştir (AYM, 3.4.2013, 2012/97 E., 2013/51 K.).

Anayasa Mahkemesi’nin kararında özetle; belirtilen hizmetlerin hükümlü ve tutuklulara bir mesleğin ya da sanatın öğretilmesi, bu meslek ve sanatların korunup geliştirilmesi, hükümlü ve tutukluların topluma kazandırılması ve infazlarının daha rahat, güvenli yapılmasını amaçladığı; hükümlü ve tutukluların çalıştırılmalarıyla “işçi” statüsü kazanmadığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun işçiler için iş sağlığı ve güvenliğini temin etmek üzere çıkarıldığı, hükümlü ve tutukluların gerek işçi sayılmamaları ve gerekse devletin bu kişiler açısından işveren olarak kabul
edilememesi nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği açısından farklı bir uygulamaya tabi tutulabilmelerinin olanaklı olduğu, hükümlü ve tutukluların hukuki durumları göz önüne alındığında diğer işçilerden farklı bir rejime tabi tutulmalarında Anayasa’ya aykırılık bulunmadığı şeklinde gerekçelere yer verilmektedir.

İşçi yerine “çalışan” kavramını tercih eden bir kanunun kapsamının “işçi” statüsündeki kişilerle sınırlı olduğu izlenimi uyandıran AYM kararındaki gerekçe bu yönüyle sorunludur.

Ayrıca, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 12/5’e göre; ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde çalıştırılan hükümlü ve tutukluların işvereni, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu’dur.

AYM kararında, devletin hükümlü ve tutuklular açısından işveren olarak kabul edilemeyeceğinden söz edilmesine karşın, yasal düzenlememizde Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu hükümlü ve tutukluların işvereni olarak kabul edilmektedir.

Kararda yer alan gerekçe bu yönden de yasal düzenlemeler ile örtüşmemektedir.

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ