Ben Duydum

Sosyal Güvenlik ile İlgili Sorunlar ve Genel Değerlendirme – 2

Sosyal Güvenlik ile İlgili Sorunlar ve Genel Değerlendirme – 2

Sosyal Güvenlik ile İlgili Sorunlar ve Genel Değerlendirme:

Emeklilere ve diğer hak sahiplerine ödenen aylıklar pek çok kişi için yeterli seviyede değildir.

Uzun bir dönem yüksek enflasyon ortamında yaşamış ülkemizde emekli maaşı dışında başka geliri olmayan önemli sayıdaki birey ve aile, TÜİK ve TÜRK-İŞ’in araştırmalarındaki yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Prim oranlarının ödenebilir seviyede olması noktasında Türkiye OECD standartlarıyla karşılaştırıldığında, ülkemizde prim oranları oldukça yüksektir.

2014 verilerine göre Türkiye’de istihdamdaki vergi yükü toplam işgücü maliyetinin yaklaşık %37’sini oluştururken, OECD ortalaması ise yaklaşık %27’dir (TİSK, 2016, s.11).

Sağlık hizmetlerine erişimin kolay ve sağlanan hizmetlerin nitelikli olması için yapılan düzenlemelerden 2000’li yıllara kadar istenilen ölçüde başarı sağlanamamıştır.

5502 ve 5510 sayılı kanunlarla birlikte sağlık hizmetlerine kolay erişim ve hizmetlerin niteliği konusunda önemli ilerlemeler sağlanmıştır.

Günümüzde giderek artan sosyal güvenlik finansman açığı nedeniyle sağlık hizmetleri ve muayene ücretlerine getirilen katılım payları özellikle düşük gelire sahip bireyleri olumsuz etkilemektedir.

Buna karşılık, bazı hastalık ve tedavilerde devletin harcamaların tamamını finanse etmesi olumlu bir gelişmedir.

Yoksullukla mücadele etme noktasında son dönemde yapılan yasal düzenlemelerle sosyal hizmetler ve sosyal yardımların artırılması, yoksulluğun neden olduğu olumsuzlukların azaltılmasına
katkı sağlamıştır.

Sistemin gelirleri ve giderleri arasında uygun bir dengenin oluşturulması ve bu dengenin sürdürülebilir olması bakımından Türk sosyal güvenlik sistemi henüz istenilen seviyenin oldukça uzağındadır.

Sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengesinin bozulması (aktif sigortalı/ pasif sigortalı oranının düşmesi) özellikle 1992’den sonra sosyal güvenlik kurumlarının gelir-gider dengesini olumsuz etkilemiştir.

Bir sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı bir finansman yapısına sahip olması için aktüeryal dengenin en az 4 (1 emekli başına düşen çalışan kişi sayısı) olması gerekmektedir (DPT, 2007a,
s. 8).

Bu oran Türkiye’de 2017 yılında 1,95’tir.

Bu nedenle sosyal güvenlik kuruluşlarına bütçeden yapılan transferlerin tutar ve oranları giderek artmıştır.

2002’de SGK’ya yapılan transferlerin merkezi yönetim bütçe giderleri içindeki payı %9,4 iken, bu oran 2017 yılında %19,5 seviyesine ulaşmıştır (Hazine veMaliye Bakanlığı, 2019, s. 290).

Sosyal güvenlik sisteminin finansman açığının kapatılması, aktif/ pasif sigortalı oranı kadar kayıtlı istihdamın ve reel ücretlerin artışına da ihtiyaç duymaktadır.
(Alagöz ve Yapar, 2003, s. 448).

Türkiye’de aktif/ pasif sigortalı oranını artırmak için yaklaşık %34 olan kayıtdışı istihdamı (SGK, 2017) makul seviyelere (%20’lere) indirmek gerekir.

Bu noktada işçi ve işveren primlerinin daha makul seviyelere indirilmesi ve kayıtdışı istihdamın %80’lere çıktığı tarım (SGK, 2017) ile kayıtdışı istihdamın yaygın olduğu diğer sektörlerde etkin
bir denetim ağının kurulması önemli bir adım olacaktır.

Sosyal güvenlikle ilgili sorunların önemli bir kısmı 5502 ve 5510 sayılı kanunlarla aşılmaya çalışılsa da kısa vadede ciddi bir başarı beklenmemektedir.

Bu sorunların çözümü için zamana ihtiyaç duyulmaktadır.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ