Ben Duydum

Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Sanayileşmeye Yönelik Politikalar (2)

Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Sanayileşmeye Yönelik Politikalar (2)

Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Sanayileşmeye Yönelik Politikalar (2)

17 Şubat 1925 tarihinde tarımda Aşar Vergisi Birinci İktisat Kongresi’nin önerileri doğrultusunda kaldırılınca, devlet önemli bir gelir kaybına uğramıştır.

Çünkü 1924 yılındaki devlet gelirlerinin ortalama %25’ini aşar vergisi sağlamaktaydı.

Aşar (onda biri) vergisi, ürünün değeri üzerinden %12,5 oranında “ayni” veya “nakdi” olarak alınmakta ve iltizam usulüyle tahsil edilmekteydi.

İltizam usulü, tımar sisteminin dışında olup, Osmanlı’da vergi toplama yetkisinin belirli bir bedel karşılığında açık artırma usulüyle kişilere devredilmesidir.

Vergiyi toplayan kişi mültezim olarak adlandırılırdı.

Bu dönemin başlangıcında, 1927 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa sanayi sayımı yapılmıştır. Sayım, 1913-1915 Osmanlı sanayi sayımlarından farklı olarak tüm ülkeyi kapsamıştır.

Elde edilen sonuçlara göre, ülkede üretilen değerin %65’i tarım ve sanayi sektöründen kaynaklanmaktadır.

1927 yılında sınai üretimin %44’ü gıda, %29’u ise dokuma ve giyim sanayisinde olmuş, ithalatın %90’ı sanayi ürünlerinden meydana gelmiştir.

Bunun %70’i tüketim, %30’da ara ve yatırım maddeleridir.

1927 sanayi sayımında, Türkiye’de 65.245 işyeri belirlenmiştir.

Bu miktarın ancak 155’i, 100 kişiden fazla işçi çalıştırmaktaydı.

10 kişiden fazla işçi çalıştıran işyerlerinin toplam içindeki oranı %3 idi.

65 işyerinin %96’sında çevirici güç yoktu ve enerji kol gücüne dayanıyordu.

Sanayi işletmelerinin %44’ü tarımsal hammaddelerin basit işlemesini yapmaktaydı.

İşletmelerin %34’ü dokuma sanayisinde, %23’ü ise maden, metal, toprak ve makine dallarında üretim yapıyordu.

Toplam çalışan işçi 256.900 civarında olup, işyeri başına ortalama 2,5 işçi düşmekteydi.

Çocuk işçi sayısının fazlalığı ve sosyal güvenlik sisteminin zayıflığı dikkat çekici boyuttaydı.

Cumhuriyet’in ilk on yılında hükûmet sanayi sektörüne öncelik veren bir kalkınma stratejisini benimsemesine rağmen, tarım sektörünü ihmal etmemiş ve bu sektörü desteklemeye devam etmiştir.

Çünkü sanayinin gelişmesi için gerekli sermaye, döviz ve işgücünü sağlayacak başlıca sektör tarımdı.

Sanayi ancak, tarım sektöründe yaşayan ve o zamanlar nüfusun %81’ini oluşturan çiftçilerin satın alma güçlerinin yükseltilmesiyle gelişebilirdi.

Hükûmetin temel hedefi sanayileşmeyi gerçekleştirmek olmasına rağmen, tarım sektörü desteklenmeden bu temel hedefe ulaşmak mümkün değildi.

Söz konusu dönemde ülkede gerekli sermaye, girişimci ve alt yapı yoktu.

Bunu bilen devlet, özel girişimin yetersiz kaldığı ve girişimi karlı bulmadığı alanlarda kısıtlı imkânlarıyla yatırım yapmış ve yetersiz kamu kaynaklarının önemli bir kısmı, demiryolu yapımında ve yabancıların ellerindeki demiryollarının satın alınmasında kullanılmıştır.

Yerli sanayinin ülke ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalması ve izlenen teşvik politikalarına rağmen istenilen başarıya ulaşılamaması sonucunda, izlenen temel
politikalar 1930’lu yılların ortalarından sonra değiştirilmiş ve ithal ikameci ve korumacı politikalara ağırlık verilmeye başlanmıştır.

1928 yılında, Tarım ve Ticaret Bakanlıklarının birleştirilmesiyle İktisat Vekâleti kurulmuştur.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ